Perşembe, Ağustos 25, 2011

Zagrep



Tekrar uzun bir aradan sonra merhaba.

Benim de şansıma son 2 senedir yazlarım iş açısından çok yoğun geçiyor. Bu sene de Temmuz başından beri geçen cumaya kadar gene çok yoğundu. Bu nedenle haziran ayında gitmiş olduğumu Zagrep ile ilgili fotoğrflarımı da bir türlü paylaşamamıştım. Sonunda hem fotoğraflarımı ayıklayabildim hem de bloga yazabiliyorum.

Zagrep'e neden gittin diye sorarsanız iş sebebi ile derim. Normalde Hırvatistan'a giden herkes direk Dubrovnik'e gittiği için Zagrep'in adı nedense hiç duyulmuyor. Şahsen ben de tatil için gidiyor olsam Zagrep'te hiç vakit harcamadan direk Dubrovnik'e giderdim.

Tabii bu Zagrep'e gitmeden önceki düşüncelerimdi :) Şimdi ise Zagrep'in de görülmesi gereken yerlerden birisi olduğunu düşünüyorum, evet belki bir tatilin tamamı burada geçirilmeyebilir ama gene de 2-3 burada kalıp şehri görmek oldukça keyifli olacaktır.

Daha evvel hiç Türkiye'ye vize uygulamayan bir ülkeye gitmemiş olduğum için havaalanında acaba ne yapmam gerekiyor (İstanbul'a gelen yabancılar kapıda vize alabiliyorlar ya, ona benzer bir durum var mı diye) düşünürken görevliler TC pasaportumu görüp direk gümrüğe geçebilirsiniz dediklerinde çok keyif aldım açıkcası. Vize derdi olmadan sadece gümrükte damga vurdurup geçmek çok keyifli geldi bana.

Neyse, havaalanında çıktığım zaman hava nefisti ve kapıdan çıkar çıkmaz ilk gördüğünüz şey koskocaman bir par. Çok iç açıcı geldi havaalanında böyle bir park görmek.

Zaten bu parkları her yerde görebiliyorsunuz. Şehrin merkezinde kocaman bir alan sadece park olarak kullanılıyor ve hemen herkes bu parklarda piknik yapıp dinleniyor. Çok da bakımlı olduklarını söylememe gerek yok sanırım :) Şehir merkezinden biraz uzaklaşırsanız yapay bir göl olan Jarun gölü ve etrafında gene devasa bir park daha var, bu gölde hemen hemen her türlü su sporları yapılabilirken göl etrafı da Zagrep'in gece hayatının kalbini oluşturan club'lar ve barlarla çevrilmiş durumda. Ne yazık ki iş için gittiğim için hiç burları keşfe çıkaramadım :(

Şehir ise eski binalardan oluşuyor ve her biri çok güzel. Tabii ki arada oldukça yıkık dökük olanlar da var ama genel itibari ile beni çok etkiledi. Bir kere insanlar çok medeni, sokaklar temiz, herkes güleryüzlü. (Gerçi İstanbul'dan sonra her yer böyle geliyor insana ya neyse)







Şehir Novi Zagrep yani yeni ve modern Zagrep ve Old Town olarak ikiye ayrılıyor diyebiliriz kısaca. Benim dolaştığım yerler de Old Town'da ve zaten burası da şehrin merkezi. Old Town merkezinde ise Ban Jelačić Square meydanı var. Buradan her yere çok rahat yürüyerek gidebilirsiniz.Old Town aynı zamanda Upper Town ve Lower Town olarak ikiye ayrılıyor. Aslında arada çok büyük bir yükseklik farkı yok ama gene de Upper Town'a çıkmak için 100 yıllık bir finüküler var ve bunu kullanarak yuarı çıktığınızda gerçekten güzel bir şehir manzarası sizi bekliyor. Upper Town en eski yerleşimi Zagrep'in. Görülmesi gereken yerleri yazmıyorum açıkcası çünkü şehir merkezinde 3-5 saatlik bir yürüyüş ile hemen her yeri görebilirsiniz. Ama finüküler ile yukarı çıktığınzda sol tarafta ağaçlı bir yol ve bu yolda çeşitli eşyalar satan seyyar satıcılar ve bira evcikleri görebilirsiniz. Tamamen açık alan ve ağaçlarla çevrili, ağaçlardan aşağıya parlak kağıtlardan yapılmış avizeler sarkıyor ve Edith Piaf tarzında olan eski Hırvat müzikleri çalıyor hoparlölerde. Kağıttan avize de mi olurmuş demeyin, görmeden ne kadar keyifli olduğunu anlayamazsınız, hakikaten ben en keyif aldığım yer burası oldu. Ne yazık ki buraya son gün uçağıma 3 saat kala gidebildim ve toplantı çıkışı gittiğim için yanımda fotoğraf makinası da yoktu. 


Hemen hemen her yerde kaldırımlara masa atmış cafeler var ve oldukça keyifli. Bu da şehri çok daha canlı yapıyor, bu cafelerden birisine oturup bir kahve veya bira içebilirsiniz.










İlgimi çeken bir başka nokta ise grafitinin çok yaygın olması. Ne kadar eski olursa olsun hiçbir binaya acımamışlar ve boyamışlar. Çok çirkin olanları olduğu gibi gerçekten çok başarılı olanları da var. Koyduğum grafiti fotoğraflarını otobüs terminali civarında çektim, orada yapılar nispeten daha yeni olduğu için böyle bol keseden çalışabilmişler ama şehir merkezinde bu kadar renk ve büyüklükte bir grafiti pek yok.





Zagrep kısaca böyle, bence 1-2 gün kalınıp ondan sonra Dubrovnik'e gidilmeli. Burada kendimi o kadar sakin ve huzurlu hissettim ki iş için bile gittiğimi açıkcası çok hissetmedim. Artık bundan sonrası fotoğraflarda...








2 yorum:

  1. aranın bu kadar uzun olması biraz can sıksa da, yine güzel bir yazıyla karşılaşmak daha mutlu etti.

    ben zagreb'in bu kadar güzel olabileceğini bilmiyordum gerçekten de. hele de vizeden muaf bir ülke olmasıbunu daha da güzel hale getiriyor. umarım bir gün yolumuz düşer de o sokaklara atılmış sandalyelerde bir biraz içme şansımız olur..

    YanıtlaSil
  2. evet haklısınız benim de hoşuma gitmiyor bu kadar ara vermek ama işler yoğun olunca da bazen ara uzayabiliyor

    yazıyı beğenmeniz beni çok mutlu etti, çok teşekkürler

    YanıtlaSil