Pazartesi, Ağustos 27, 2012

Beypazarı / Nallıhan



Daha evvel de belirtmiş olduğum gibi geçtiğimiz Haziran ayında İFSAK ile beraber Beypazarı/Nallıhan gezisine katılmıştık eşimle beraber. Cuma akşamından otobüsle yola çıkıp pazar akşamı geç saatte İstanbul'a döndük ve oldukça keyifli bir fotoğraf gezisiydi.
Programa göre Cumartesi sabahı Nallıhan Karacasu Köyüne vardık ve sabah kahvaltımızı erkenden köyde edip önce biraz köyü fotoğrafladık. Arkasından da Nallıhan Kuş Cennetine gittik. Nallıhan Kuş Cenneti ve buradaki gölün arkasında yer alan taş formasyonları benim uzun zamandan beri görmek istediğim bir yer olduğu için burada bol bol fotoğraf çektim. Şansımıza hava çok güzeldi, bir tek keşke daha fazla bulut olsaydı diye düşündüm. Bu sayede göldeki yansımalar ile beraber çok daha güzel fotoğraflar çekilebilirdi. Ama olsun gene de içime sinen fotoğraflar çıktı burada da. 

Nallıhan Kuş Cenneti gerçekten çok çeşitli bir ekosisteme sahip olan bir bölge olduğu için yaklaşık 160 civarı değişik kuş türü burada bulunabiliyor. Ornitocular buradaki kuş çeşitlerini daha detaylı incelemek isterseniz bu linke bir bakmanızda fayda var.

Bizim gittiğimizde kuş açısından oldukça kısır bir dönemde olduğumuzdan pek fazla göremedik. Zaten ben de kuş çekimi için özel tele lens de olmadığı için ben çok hayıflanmadım ama grup içerisinde kuş meraklıları vardı ve onlar sanırım biraz üzülmüşlerdir.  

Biz buraya sabah 10.00 gibi gittik. Ama eğer imkanınız varsa daha erken güneş doğarken gitmenizi tavsiye ederim. Fotoğraf çekilen yerin arkasından güneş doğduğu için oldukça güzel bir ışıkla çekim yapabilirsiniz böylece. Eğer kuş meraklısı iseniz mutlaka tele lensiniz yanınızda olmalı. Ama onun dışında ben tripodum, geniş açım, polarize filtrem ve deklanşör kablomla çok keyif aldım.

Bir de burada özellikle kuş çekmeyecekseniz, benim gibi manzara çekmeye gidecekseniz maksimum 1-2 saatten fazla vakit ayırmanıza da gerek yok. Eğer buraya gezi planlıyorsanız bunu göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim. Özellikle İstanbul'dan otobüsle buraya 3-4 saatte varılabiliyor, dolayısıyla planınızı sabah gün doğarken burada olacak şekilde ayarlarsanız ve 1-2 saat kalıp fotoğraf çekerseniz günün geriye kalan kısmında da çok fazla yer görebilirsiniz.

Nallıhan Kuş Cenneti'nden sonra otele yerleşmek yerine direk Beypazarı'na geçtik. Zaten kuş cenneti ile Beypazarı arası çok yakın, 30 km'lik bir yol. Beypazarı'na vardığımızda öğlen saatleri idi ve tüm öğleden sonramızı Beypazarı'nda geçirdik.

Beypazarı konakları, el sanatları ve yemekleri ile meşhur bir yer. Gerçekten küçük sokak araları, tarihi konakları ile çok şeker bir yer. Tarihi ise yaklaşık 3500 yıllık, ve sırasıyla Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlıların egemen olmuş. 

Biz gittiğimizde Uluslararası Beypazarı ve Yöresi  Festivali olduğu için çok çok kalabalıktı. O nedenle ne yalan söyleyeyim hiç bu tarihi konakların fotoğrafını çekemedim, içimden gelmedi açıkcası. Ama bu konakların genellikle iki ya da üç katlı olduğunu ve zemin katlarının taş, üst katlarının ise ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemi kullanılarak inşa edilmiş olduklarını söyleyebilirim. (Wikipedia sağolsun) Safranbolu'ya gitmişliğiniz varsa oradaki konaklar ile çok benzerlikleri var.

Benim için daha keyifli olan küçük ve dar ara sokaklarda dolaşıp el sanatlarını takip etmekti. Yorgancılardan kalaycılara, telkari denilen gümüş işçiliğinden yemenicilere kadar birden çok zanaatın uygulanmasını keyifle izleyebiliyorsunuz. İnsanları da oldukça sıcak kanlı ve konuşkan dolayısıyla hemen fotoğraf çekmeye atlamak yerine ilk önce tanışmak ve muhabbet etmek, her zaman çok daha iyi sonuç veriyor. 

Yemeklerini ise söylememe gerek yok, hepsi harika, yediğim en güzel sarma dolmalardan birisini burada yedim, Beypazarı güveci ise muhteşem! Hepsini saymaya başlamadan bu yemek muhabbetini burada kesiyorum çünkü hatırladıkça acıkıyorum :))

Beypazarından akşam 1700 gibi çıktıktan sonra Nallıhan Öğretmen evine gidip odalarımıza yerleştik. Ertesi sabah ise Akdere Köyü ve Hoşebe'de fotoğraf çekimi vardı. Pazar sabahı erken olduğu için Akdere Köyü fotoğraf açısından çok verimli geçmedi ama gene de güzel şirin bir köy. Daha sonra Tekke Köyü'ne geçtik. Tekke Köyü oldukça eski bir Anadolu köyü, halkı çok göç veriyor ne yazık ki büyük şehirlere. Ama çok keyifli sohbetlerimiz ve fotoğraf çekimlerimiz oldu orada tanıştığımız yerel halk ile.

Tekke Köyünden sonra da dönüş yoluna geçip Göynük'de kısa bir mola verdikten sonra akşam saat 2200 gibi de İstanbul'a vardık.

Beypazarı'na ve özellikle Nallıhan Kuş Cenneti'ne gitmiş olduğum için gerçekten çok mutluyum. Umarım siz de müsait bir zamanınızda buraları görebilirsiniz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder