Maldivler!!!

Eveet.. Gene uzun bir ara verdim yazılara kusura bakmayın ama herşey o kadar karışık ki bu aralar, o nedenle aklımı bir türlü toparlayamadım yazı yazmak için.

Ve daha evvel söz verdiğim gibi biraz da Maldivler'e yaptığımız tatilden biraz bahsetmek istiyorum.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, Maldivler gerçekten çok pahalı bir tatil. Biz, son 8 aydır yurtdışında projede olmamın verdiği avantajı kullanıp uçak biletlerimizi millerle, otel odamızı da Hilton puanlarımızla ödememize rağmen gene sağlam bir bütçe ayırmıştık :) Ve bütçeyi ne yazık ki aştık :))

Neyse, kaldığımız resort Hilton otellerine bağlı Conrad Rangali Island Resort'tu. Burayı seçmemizin tek bir sebebi var o da Hilton puanlarımızı burada kullanabiliyor oluşumuzdu :) Bir tane daha Hilton resort var ama Conrad'ı seçmemizin sebebi hem iki adaya yayılmış olması hem de Trip Advisor'daki yorumların daha iyi olmasıydı.

Biz Temmuz ayında gittik, yani off season'da. Bu zamanın bir riski var, Muson yağmurlarına yakalanabilirsiniz ama iyi tarafı da in season'a göre fiyatlar hem 3te 1 oranında düşüyor hem de çok kalabalık olmuyor. Bu sayede son dakika karar verdiğiniz aktiviteleri veya rezervasyonları kolaylıkla halledebiliyorsunuz. Bizim şansımıza hiç yağmur yağmadı ve hava muhteşemdi, ama bu her zaman böyle olacak diye bir garanti yok tabii :)

Maldivlere gitmek için seçtiğiniz havayoluna bağlı olarak ya Dubai aktarmalı ya da Singapur aktarmalı gidiyorsunuz. Biz Dubai aktarmalı gittik, yoks Singapur aktarmalı uçuş neredeyse iki katı daha uzun sürüyor. Maldivlerin başkenti Male ve tek havaalanı da burada. Dolayısıyla Male'ye uçuyorsunuz.

Uçuşlarınızı ayarlarken, otel ile mutlaka iletişime geçmeniz lazım. Çünkü çoğu resort'a Male'den ya deniz uçağı ile ya da sürat motoru ile ulaşabiliyorsunuz ancak. Bizim örneğimizde Conrad Male'ye çok uzak olduğu için deniz uçağı ile uçmak zorundaydık. Ve deniz uçaklarının çalıştığı saatler belli, dolayısıyla Male'ye uçuşunuzu bu saatlerle uyumlu hale getirmeniz gerekiyor yoksa Male'de de 1 gece kalmak durumunda kalabilirsiniz.

Maldivler tam anlamıyla bir adalar ülkesi. Yaklaşık 2000 tane irili ufaklı adası var ve bu adaların sadece %10'unda hayat var yani yaklaşık 200 tanesinde. Ve bu 200 adanın yaklaşık %90'ı otellere ayrılmış ve her bir adada tek bir otel ya da resort var.

Bu adalar da atoller halinde gruplanmış. Atol kelimesi bir lagünü tamamen ya da kısmen çevreleyen resif adaları anlamına geliyor. Zaten Atol kelimesi de Maldiv yerel dilinden (Dhivehi) türemiş. Atollerin büyüklüğü çok değişken, bizim kaldığımız ada da bir atol ama aynı zamanda bu tarz atollerin oluşturduğu daha büyük atoller de var. Maldivlerde de 12 tane büyük atol var ve bütün adalar da bu atollerin içinde yer alıyor. Aşağıdaki resimlerin birincisi google maps'den Maldivler'deki bu 12 atölü gösteriyor, ikincisi de bu 12 atolden birisi olan South Ari Atoll'unu ve onun içinde bizi kaldığımız küçücük adayı gösteriyor :)

Hava tüm yıl hep aynı, 28-32 derece arası değişiyor ama dediğim gibi Temmuz-Ağustos ayları muson zamanı dolayısıyla riskli.

Bu tatili kısaca özetlemem gerekirse, son derece dinlenmiş, kafamızı boşaltmış, mutlu, huzurlu ve şımartılmış bir tatil yaşadık diyebilirim.

Şımartılma kısmı çok doğru, çünkü Male'de havaalanından çıktığınız andan itibaren şımartılıyorsunuz. Sizi ilk önce bir otel görevlisi karşılıyor, valizlerinizi alıyor, deniz uçağı biletlerinizi ayarlıyor, bavulları uçağa teslim ediyor ve uçağın kalkacağı zamana kadar bekleyeceğiniz otel lounge'ına götürüyor. Bu lounge'da isterseniz bedava sırt masajı da yaptırabilirsiniz, isterseniz duş alıp uyuyabilirsiniz, isterseniz de bedava yerel meyve ve içeceklerden tadıp dinlenebilirsiniz - tamamen sizin rahatlığınıza yönelik :)

Uçak yolculuğu ise 30-45 dakika sürüyor ve muhteşem. Zaten hayatımda ilk defa bir deniz uçağına biniyoruz, harikaydı :) Ama çok gürültülü ve sıcak onu söylemem lazım. Ve uçağın içi küçücük, pilotların tam arkasında oturuyordum, kokpiti gayet rahat görebiliyorsunuz. Pilotlar yerel ve Maldivlerin ortamına uygun olarak şort, t-shirt ve parmak arası terlikle takılıyorlar :)

Adaya deniz uçağı ile geliyorsunuz

Deniz uçağı yolculuğundan sonra adaya vardığımız anda bizde kayış tamamen koptu açıkcası, çünkü böyle bir güzellik hiç beklemiyorduk. Hakikaten fotoğraflar harika ama oranın güzelliğini anlatmaya yetmiyor emin olun.

Kaldığımız ana ada

Adaya ayak basar basmaz bütün tatilimiz boyunca bize yardımcı olacak olan Island Host'umuz Naeem ile tanıştık. Biz bagajlarımızı en son Male'de pasaport kontrolünden sonra görmüştük, bir de şimdi burada gördük ama otel misafiri olarak hiçbir şeye el sürdürtmüyorlar. Sizi karşılıyorlar, bagajlarınızı alıyorlar, odanız hazırlanana kadar siz etrafta rahat rahat takılıyorsunuz, odanıza gittiğinizde de tüm bagajlarınız zaten odaya bırakılmış oluyor.

Biz sabah erken vardığımız için odamız daha hazır değildi, o nedenle Naeem ile check-in işlemlerini yaptıktan sonra barda biraz oturup ikramlarımızı içtikten sonra adayı gezmeye karar verdik. Dediğim gibi otel iki adaya konuşlanmış durumda ve her iki adayı birbirine bağlayan bir köprü var, yaklaşık 5 dakikalık bir yürüyüşle diğer adaya geçebiliyorsunuz. Bizim odamız, ana adada idi, dolayısıyla bizde ilk önce ana adayı gezelim dedik. Kumsaldan yürüye yürüye tüm adanın çevresini dolaşmamız 20-30 dakikamızı aldı. Bu size adanın büyüklüğü/küçüklüğü hakkında bir fikir vermiştir sanırım :)

Ama bu ilk turumuzda bizi bir şanssızlık bekliyordu, kumsalda yürürken Melike'yi bir deniz anası soktu her iki ayağından da. Düşünsenize adaya yeni gelmişiz, daha odamıza yerleşmemişiz, daha geleli 1 saat bile olmamış ve deniz anası sokuyor! Neyse sonradan ortaya çıktı ki bu çok sık rastlanan birşeymiş ve doktor Melikenin ayağına biraz sirke sürdü ve tamamen acısı geçti Melike'nin. Meğerse deniz analarının  göz zamanıymış ve o nedenle adanın etrafı deniz anası doluymuş. O günden sonra bir daha da rastlamadık deniz anasına zaten :)

Neyse bu arada, bu olay yaşanmadan 2 saniye evvel de kumsalda yürürken denizde bir tane bebek köpekbalığı görmüştük :) Dolayısıyla adaya çok hızlı bir giriş yapmış olduk. Zaten fotoğraflardan da göreceksiniz, hakikaten bebekti köpekbalıkları ve hemen her gün 4-5 tanesini adanın etrafında görüyorduk. Ama emin olun, onlar sizden bizden daha korkaklar, zaten Maldivlerin tarihinde de şu ana kadar hiç bir köpekbalığı saldırısı veya yaralanması olmamış :) Bunu duyunca rahatladık tabii ve denize korkmadan girdik.

Neyse sonunda odamıza yerleştik ve adanın keyfini sürmeye başladık. Oda konusuna gelince.. İki tür oda var temelde, ya beach villa ya da water villa. Beach villa'lar adanın üzerinde ve kendine ait bahçesi ve evi olan küçük villalar hakkaten. Water villa ise tamamen denizin üzerinde ama gene küçük villalar şeklinde. Biz standart beach villa ayarlamıştık, ama Hilton statüm nedeniyle bizi bir üst beach villaya upgrade etmişlerdi, yani her şeye ek olarak bir de küçük bir havuzumuz da vardı odamızda :)

Odanın dizaynı da kısaca şu şekilde: Odanın ya da villanın ana girişi adanın iç tarafından. Ana kapıdan girdikten sonra bir tane arka bahçe var, bu bahçede hem küçük bir jakuzzi hem de açık hava duş alanı var. Ve her taraf çiçek ve bitki tabii ki.. Sonra odaya giriyorsunuz bu arka bahçeden ve oda aslında bir yatak odası, bir kıyafet odası ve de bir tuvaletten oluşuyor. Odanın hemen önünde bir veranda ve gene bir bahçe var. Bu ön bahçeden dışarı iki adım attığınızda plajdasınız :)

Odanın ön bahçesindeki kapıdan manzara

Bu kadar ada tanıtımı yeter.. Dediğim gibi çok küçük bir adadasınız aslında dolayısıyla yapılacak şeyler tamamen otelin sunduğu aktivitelere bağlı. Gitmeden önce, bizden evvel Maldivlere gitmiş kişilerle konuştuğumuzda kimisi 4 gün yeter çünkü bütün gün plajda yatıp denize giriyorsun yapacak başka birşey yok diyordu. Aslında bu doğru bir yorum, ama otelin sunduğu aktivitelere katılmazsanız doğru! Biz açıkcası hem scuba diving, hem snorkel turu hem de whaleshark turuna katıldığımız için dengeli bir tatil yapmış olduk. Hem plajda güneşlenip dinlenip denize girdik hem de bu turlar sayesinde ada dışına da çıktık. Ve haliyle kaldığımız süre bize yetmedi :)))

Yemek konusunda ise gene otele bağımlısınız ve yemekler gerçekten çok pahalı. Ama yapacak birşey yok. Gerçi kahvaltı sonrasında katıldığımız tüm aktivitelerde atıştırmalık ikramları vardı dolayısıyla akşam yemeklerine asıl para harcıyorsunuz. Bir de bu katıldığınız aktivitelere... Aslında gitmeyi planlayanlara önerim, gitmeden önce otele mail atıp hem aktivitelerin hem de restaurant'ların menülerini, listelerini ve fiyatlarını önceden isteyin ve önceden bir planlama yapın :)

Çok uzun yazdım, o nedenle artık burada anlatmayı kesiyorum ve sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum :))) Bu arada aşağıdakiler dışında bazı fotoğrafları da bu link'ten görebilirsiniz.

İki ada arasında devamlı gidip gelen Dhoni isimli tekneler

Fazla söze gerek yok sanırım :)

Adanın maskotu George!!

Bizim odanın önündeki plajdan günbatımı

İki adayı birbirine bağlayan köprü

Bizim odanın tam önü :)

İkinci ada - Quite Zone

İkinci adadaki restaurant'dan bizim adanın görünüşü

Water villalar

Plaj

Infinity Pool

Quite Zone

Gene bir günbatımı

Günbatımlarına devam

Günbatımı

Adaların iç yolları